Arif Antlı
25 Eki 20216 dk.
ŞARK’ İSİMLİ ALBÜMÜM VE ‘YALLAH ŞÖFÖR’ İSİMLİ TÜRKÜYE ÇEKTİĞİMİZ İLK VİDEO KLİBİMLE HUZURLARINIZDAYIM
Malatyalı iki çocuklu bir ailenin ilk göz ağrısı olarak İstanbul’da dünyaya geldim. Müzikle küçük yaşlarda tanıştım, Konservatuar eğitimimi İ.T.Ü Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi bölümünde tamamladım. Gün içinde; hayaller kurup o hayallere ulaşmak noktasında çalışmalarda bulunurum, meditasyon yapar, mutfakta çokça vakit geçirir, ortalığı bir siler süpürür ardından hokkalı bir kahve eşliğinde sevdiklerimle telefonlaşırken bir yandan da yaptığım temizliği izlerim. Şimdi ise o gerçekleşen hayallerden biri olan ‘ŞARK’ isimli albümüm ve ‘Yallah Şöför’ isimli türküye çektiğimiz ilk video klibimle huzurlarınızdayım.
Teşekkür ediyorum. Elbette ortada bir başarı varsa beni sevgiyle kalplerine alan dinleyicilerimiz ve aynı heyecanla birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarım sayesindedir. ‘ Şark ‘ adından da anlaşılacağı üzere Doğu, Güneydoğu ve Ortadoğu’da yaşayan Türk kültürünü türküler eşliğinde ifade etmeyi amaçlayan tematik bir projedir.
‘Şark’ isimli albümünüzün ilk video klibini ‘ Yallah Şoför’e çektiniz. Beklenilenden farklı motifleri barındıran bir çalışma olmuş. Özellikle vurgulamak istediğiniz bir mesajınız var mıydı?
BAŞLI BAŞINA BİR ‘YOL’ HİKÂYESİYDİ ASLINDA
Evet, başlı başına bir ‘Yol’ hikâyesiydi aslında. İlk beklenti bir araba içinde seyreden şoförün hikayesi olurdu fakat çölde yolda olan bir bedevi ile onu arayarak varış noktasına ulaşmaya çalışan Elif’i konu edinmek istedim. Bedevinin çöl kumuna ektiği renkli tohumlar ise Ortadoğu’nun aslında sahip olduğu tüm kültürel renkleriyle güzel olduğu mesajını vermeyi amaçlıyor. Kısacası birbirimizi ötekileştirmeden Bir’liğe giden bu yol hikâyesinde ihtiyacımız olan tek şoförün kalplerimizdeki sevgi olduğunu ifade etmek istiyorum.
‘ŞARK’ isimli projemde özellikle Elazığ, Şanlıurfa, Gaziantep, Kerkük, gibi yörelere ait türkülere yer verdim. Albümün ilk video klibi bir Kerkük türküsü olan ‘Yallah Şoför’ isimli esere çekildi. Buradaki hedefim; Kerkük’ün ve tüm Türkmeneli coğrafyasının aslında bir Ş.urfa’dan, Elazığ’dan, Diyarbakır’dan hem müzikal hem de kültürel ve milli değerlerimizin temsili açısından hiçbir farkının olmadığı mesajını vermekti.
Evet konservatuar eğitimimin devam ettiği yıllarda, TRT Gençlik Korosu bünyesinde çalışmalarımı sürdürürken TRT’nin açmış olduğu ‘ Sen Türkülerini Söyle ‘ yarışmasında yarışmış, halkımızdan gelen sms’ler ve jüri üyelerinin puanları doğrultusunda birinci olmuştum. İnanılmaz bir tecrübeydi benim için. Yarışma öncesinde de sonrasında da her zaman araştırmaya, çalışmaya meraklı, inandığı doğruların peşinden giden ve taviz vermeyen, onu takdir edip inananların güvenini, boşa çıkarmamak amacıyla her zaman misyonu doğrultusunda yürüyen bir Elif vardı aslında.
Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; ‘Vatanını en çok seven vazifesini en iyi şekilde yapandır’ sözüydü. Ben bu dünyaya gönderilen her ruhun tek bir kaynağa ‘hakka’ bağlı çalıştığına inanıyorum. Bizleri kendi tekamülümüze erdirme gayesinde olan görevlerimiz ise sanırım yeteneklerimiz ve fıtratlarımız doğrultusunda dağıtılmış durumda. Şayet bana da bir yetenek bahşedildiyse benim de misyonum, bağlı olduğum bu kültürün türkülerini tavrına ve üslubuna, ruhuna bağlı kalarak icra etmek olmalı.
Estağfurullah, teşekkür ederim. Ne kadar güzel bakıyorsunuz… Müzik dünyasında da diğer camialarda da bence önemli kıstas; sahip olduğunuz tüm güzellikleri vermek istediğiniz sosyal mesajınızla beraber insan sevgisi ve işinize olan özverinizi de içine katarak doğru bir şekilde aranjmanlayıp sunabilmektir.
Yaşıtlarımın çizgi film izlediği yıllarda ben TRT konserlerini izlerdim. Çok ilgimi çekerdi. Hatta bir defasında babam bana bir kasetçalar hediye etmişti. 90’lı yıllarda hayranı olduğum ‘Shakira’ isminde Latin Amerikalı bir sanatçı vardı. Onun kasetini alıp dinleyebilmek için 1 hafta boyunca okulda yemek yemeden harçlıklarımı biriktirmiştim. Sonunda kaseti alıp dinlerken yanlışlıkla radyo tuşuna değdi parmağım. Duyduğum şey karşısında büyülenmiştim. Sürekli başa sararak dinlediğim Shakira’nın üzerine hiç tereddüt etmeden o ezgiyi kaydettim. Sonradan öğrendim ki beni büyüleyen şey ‘ Emel Taşçıoğlu’ hanımefendinin sesinden dinlediğim ‘Zülüf Dökülmüş Yüze’ adlı bir Neşet Ertaş türküsüymüş. O günden bu güne aynı aşk ve heyecanı hissettiriyor bana türkülerimiz.
Yaptığım müziğin ve edindiğim misyonun belli başlı kaideleri var elbette. Halk müziğinde genç kuşağın temsilcisi olmak yaşantımıza baştan aşağıya ekstra özen göstermeyi gerekli kılıyor.
Müzikal olarak ise bizim müziğimizi diğer dünya müziklerinden ayıran en büyük özellik her bölgenin kendine ait yöresel ağız ve tavır çeşitliliğine sahip olması. Bu sebeple otantik ağıza sadık kalarak türküleri icra etmek zaman, emek ve özveri istiyor.
Her müziğin başı halk müziğidir aslında. Dünyada da örnekleri Jazz, Country, Flamenko… gibi oldukça fazladır. Halk müzikleri, söz unsuru olarak temsil ettiği halkın yaşanmışlıklarını konu alan noktalara değinir. Fakat son zamanlarda Türk Halk Müziği başlığı altında türküler ile alakası olmayan, içinde türkü okunmayan ‘ Türkü Barlarda’ icra edilen, tabiri caizse bir ‘ Türk Kanat Müziği’ akımı var. :) Bu tehlikeli akım türkülerimizin içini boşaltarak kültürümüzü dejenarosyona maruz bırakıyor. Rap müzik de kendi içinde bir başkaldırışı barındırıyor. Kendini, yaşanmışlıklarını, sitemlerini ifade etme ihtiyacında olan halk ise Rap müzik gibi türlerde çare arayabiliyor.
Hayal edilenlere ulaşmanın en hızlı yolu hayallerden vazgeçmektir belki de diye düşündüğüm an bir dönüm noktasıydı. O bilince vardıktan sonra artık kar amacı gütmeyen hayallerim birer birer gerçekleşmeye başladı. Bu sebeple bu yolculukta en büyük desteği sanırım nefsimle mücadele eden itikatımdan aldım…
İnandığım değerler doğrultusundaki ısrarcı duruşum, detaycı taraflarım, e biraz da mükemmeliyetçilik hassasiyetim ve titizliğim her iki tarafta da mevcut. Dolayısı ile çok bir fark olduğu söylenemez.
Bu toprakların ve bu kültürün yetiştirmiş olduğu vatanperver bir sanatçı olarak, dünyanın dört bir tarafında Türk kültürünün yaşadığı, yaşatıldığı veya asimilasyona karşı direnerek yaşatılmaya çalışıldığı her bir karış toprağın türkülerini, ömrüm ve sağlığım vefa ettiği müddetçe aslına, tavrına ve ruhuna sadık kalarak icra edip, benden sonra gelecek nesillere ulaşması adına zincirin sağlam bir halkası olarak anılabilmek ve böylelikle ölümsüzlüğü yakalamak.
Her müzisyen gibi günümüz şartlarından dolayı benim de kendime ‘ Neden müzik’ diye sorduğum karamsar bir dönemim olmuştu. O anlardan birinde YouTube kanalım üzerinden paylaştığım bir türküye yorum geldi; ‘ Sevgili ablacığım, asker arkadaşlarımızla birlikte İdlib’te nöbet sırasında senin güzel türkülerini izliyoruz. Hepimizin sana kucak dolusu selamı var ‘ diyordu bir askerimiz.
Bu benim için Oscar’a bedeldi… O andan beri her engelde bu anı hatırlayarak motive olup daha güçlü bir şekilde ayağa kalkıyorum.
Doğru hedef bulmak, hedefe yönelik hazırlanmak, harekete geçmek ve tevekkül etmek başarının sırrı bence. Şans tek başına yeterli değil elbette. Emek olmadan yemek olmaz.
Kadın sanatçılarda; Aysun Gültekin, Emel Taşçıoğlu, Bircan Pullukçuoğlu, Fairuz, Ümmü Gülsüm, Asala Nasri
Erkek Sanatçılarda; Mükerrem Kemertaş, Neşet Ertaş, Kazancı Bedih, Hümayun Şeceryan, Rashid Behbudov
Hangi tür müzik ile ilgilenirseniz ilgilenin bağlı olduğunuz kültürün geleneksel müziği hakkında bilgi ve birikiminiz olsun derim. Dünyaca ünlü birçok müzisyenin başarı sırrının altında, önce kendi kültürlerine ait yerel müziğe olan hayretli bakışı ve duyduğu saygı vardır.
Tüm gayretimle çıktığım bu yolun amacına, mesajına ve ruhuna uygun olarak hareket edeceğimin sözünü vermek istiyorum öncelikle. Bu yolda ihtiyacım olan tek şey onların destek ve sevgisi olacak. En derin sevgi ve muhabbetlerimle kalplerini kazanmayı temenni ediyorum.
Röportaj: Aslı M. Sarı